sahte guru: marie kondo.
marie kondo'dan itiraf gelmiş. artık yetişemiyorum, üç çocuk, benim ev de dağıldı demiş. fakat şimdi de evlerin enerjisi için kristaller, metal çubuklar satmaya başlamış. yüzyılın dolandırıcısı!
marie kondo’nun son yalanı
keşke marie kondo kılıf satmaya başlasa. minik minik yalan kılıfları hayal ediyorum. ya da boy boy da olabilir, small’dan ekstra large boya kadar. renk renk. lüks tüketim serisinden ipek olanlarını da piyasaya sürebilir. minik plastik küçük kaplar da olabilir. yalan kapları. her kaba birkaç yalan sığacak şekilde. dik bir şekilde yalanları katlayınca, en az beş tanesi sığıyor olsun. çünkü bu da satar. marie kondo ve yalanları diye netflix serisi yapsa o da seyredilir. how to unpack my lies on netflix gibi. büyük bir ticari deha olduğuna artık kanaat getirdiğim marie kondo insanların hata kodu verdiği yeri buldu, oradan yürüyor. ne satsam, ne anlatsam alacak milyonlarca insan var, ben yanılıyor olamam diyor muhtemelen. çünkü marie kondo’dan yıllar sonra bir itiraf ve onun ardından bir rota değişikliği geldi.
İngiliz The Times gazetesine röportaj veren Marie Kondo, toplama gurusu, neşe vermeyen her şeyin evden gitmesini salık veren, minik sesiyle milyonlara her şeyini çöpe attıran Marie, “ Evim dağınık ve bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok’ dedi. Devamında: ‘Evimin mükemmel görünmesini sağlamak için baskı hissediyordum çünkü geçimimi sağlamak için düzenliydim. Sonra üçüncü çocuğum oldu ve artık ortalığı toplamaya vaktim yok. Hepimizin sınırları olduğunu fark ettim. Evim dağınık ve bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok. Hayatımda olduğum yer orası. Vazgeçtim - iyi bir şekilde. Düzenimin gitmesine izin verdim. Artık röportajlarda evim gerçekten dağınık diyebilirim çünkü üç çocuğum var. O dağınıklığı göstermekten hala utanıyorum ama kendim için çok daha kolayım’ deyiverdi. Ve röportajı yapan kişi bu çok büyük ihtimalle PR röportajı olduğu için Marie Kondo’yu sorgulamadı. Yani şunu demedi: Peki siz üç çocuklu, beş çocuklu herkesin evine girdiniz, dualar ettiniz ve sonrasında o insanların her şeylerini ortaya döküp, belki de o çocukların küçüklük hatıralarını vs. evden gönderttiniz demedi. Köşesi kırıktı ama hatırası vardı, kenarı yırtıktı ama onu ben ilk maaşımla almıştım sorgulamasını yapamadı insanlar. Ona fırsat vermedi. Herkesin evi bin tane sepet, bin tane plastik kutuyla baş başa kaldı.
Ben hiç Marie Kondocu olmadım. (bu arada TikTok’ta Marie Kondo’dan çok daha şahane ev düzenleyen kadınlar var, bir ara yazıcam size isimlerini, teşekkür borçluyum, yoksa onlarsız o lastikli çarşafı nasıl katlardım?)
Zaten aşırı düzenli ve hastalık boyutunda titiz olmasaydım (ve bütün anksiyetelerimin de kaynağı, doktor tasdikli) kesin Marie Kondocu olurdum ve o çukura büyük düşerdim. Bir süreliğine onun gibi katlamaya, çekmeceleri düzenlemeye kalkışırdım. Sonra da muhtemelen salardım. Aman onun gibi olmuyor derdim. O büyük evli insanlar için konuşuyor derdim. Bulurdum bahanemi. Ve fakat sonra da bu itirafını duyunca da müthiş sinirlenirdim. Ha, Kondocu olmadığım halde sinirleniyorum. Neden? Çünkü Marie Kondo artık ev toplamaya değil, enerji temizliğine inanmaya başlamış ve websitesinden şimdi de arınma çubukları ve kristaller satıyor. Ve bunları Designed by Marie Kondo başlığı altında satıyor. Bakın son yüzyılın en büyük dolandırıcılarından biri bu kadın. İnanılmaz.
Ama önce başa dönelim. Kristallere ve arınma çubuklarına geleceğiz.
Elbette para kazanmayı herkes ister, bir işe giriştiğinde onu herkes büyütmek ister, herkese ulaşmak ister. Burada bir sorun elbette yok. Zaten. Marie Kondo’nun networking ve işletmeleri büyütme becerisine sahip olan kocası Takumi Kawahara ile sahibi olduğu şirketleri KonMari'nin de tahmini değeri yaklaşık 8 milyon ABD doları. Kocası Kawahara da boş zamanlarında bile genelde iş hakkında konuştuklarını anlatıyor. (gözlerimi deviriyorum) Çünkü Japonlar da deviriyor. Çünkü Japonlar Marie Kondo’nun toplama metodunu ya da eve girerken evi de selamlama ritüelini uygulamanın bir palavra olduğunu biliyor ve hatta anlatıyor. Söylediklerine göre, evi selamlama gibi bir şey yok. Ve medya da aslında Marie Kondo’nun şöhretiyle pek ilgilenmemiş. Yani anlattıkları, uyguladıkları kendi ülkesinde müşteri bulmuyor. Japonya’da Marie Kondo kutularının kaç paraya satıldığına dair insanlara soru sorulduğunda üç beş kuruştur herhalde dediklerinde, duydukları cevaba şok geçiriyorlar: Çünkü Netflix şovu sırasında yok satan Hikidashi kutularının piyasadaki fiyatı o günlerde 89 dolardı. Artık rağbet görmediği için 24.99 dolar!
Marie (websitesinde anlattığına göre) eşyalarımızı sakladığımız kutuların ve kapların onlara duyduğumuz minnettarlığın bir yansıması olması gerektiğine inanıyor. Hikidashi kutularının ise (normal bir ayakkabı kutusundan hiçbir farkı olmayan karton kutudan bahsediyoruz) her zaman dışarıdan görülemeyecek şeylere değer vermeyi hatırlatan renkler ve ilham verici alıntılar içerdiğini anlatıyor. (size dolandırıcı diyorum, bana inanmıyorsunuz.)
Marie Kondo son günlerde ikinci kitabının pazarlamasıyla uğraşırken, yeni ürününü de duyurmuş. Yine kendi websitesinde anlattığına göre, Marie Kondo kendi sıfırlanmasına yardımcı olmak için günlük yaşamında bir diyapazon kullanıyor ve yanından kesinlikle ayırmadığı kristalleriyle dolaşıyor. Bu resetleme ve sıfırlama kitlerinin her biri, ‘tescilli’ bir KonMari ürün paketi! Her paket bir diyapazon ve beraberindeki kristali içeriyor. (Ürünlerin hepsinin üzerine KM diye yazdırmış, o yüzden tescilli diyor) Ürün açıklamasında, tüm bu farklı kristallerin belirli ritüelleri ve niyetleri desteklediği, bu nedenle her setin belirli bir odağının olduğu anlatılıyor: Denge, güç ve koşulsuz sevgi. (80 dolara daha ne ister insan? Belki bir de dünya barışı!)
Ürün detaylarına göre: ‘Alüminyum alaşımdan yapılmış diyapazonumuz 4.096 hertz frekansa sahiptir. Berrak Kuvars kiti, topraklama enerjisini ve zihnin gelişmiş netliğini sembolize eder - zihinsel, ruhsal ve duygusal olarak yardım eder. Dumanlı Kuvars: Zor zamanlarda gücü, düşünceli iletişimi ve korumayı ve gücü sembolize eder. Pembe Kuvars: koşulsuz sevgiyi sembolize eder.’ Bir de video eklemişler, Marie Kondo şimdi de hayatlarımızı, evlerimizi enerjisel bazda nasıl sıfırlayacağımızı gösteriyor.
Marie Kondo’nun bu setinin ne kadar satacağını kestiremiyorum. Fakat zaten kendisi, neden aslında var olan şeyleri pazarlamaya kalktığı ya da evleri kutuya boğduğu, insanların eşyalarını azalttırırken daha fazla kutu satın aldırttığı yönünde sorular sorulduğunda ‘Bunu ben değil, seyirciler, hayranlarım istedi, benim aklımda kutuları satmak yoktu’ diyor. (Wall Street Journal röportajından alıntı) Düzen, enerji, kağıttan japon çiçekleri, yumuşak kimonolar, dandik kutular, ipekten pijamalar krallığını sırf hayranları istedi diye büyütüyormuş, öyle diyor. KonMari uzmanı olabilmek için açtığı kursun ücreti 2 bin 250 dolar, alınan sertifikayı yenilemek (eğer alabilirseniz, her sene yenilemeniz gerekiyor) için de 500 dolar ödüyorsunuz. Kursun ilk seansına da Kondo'nun kitaplarını okuyarak ve kendi evinizi toplayarak gelmeniz bekleniyor, dersleri de Marie Kondo değil eğitmen ekibi veriyor. Kursun sonunda yazılı ve sözlü sınavlardan geçebilirseniz aşağıdaki sertifikalardan almaya hak kazanıyorsunuz. Gerçekten büyük tezgah kurmuş, tebrik ediyorum kendisini!
Bu yukarıya da koyduğum sertifika saatlerine göre ben master’ların da master’ı seviyesindeyim, en az 6000 saatim vardır. Ev düzenlemeye, toplamaya bayılırım. Ve her şeyin yerini bilmenin her aradığınızı anında bulmanın, düzenli olmanın iyi bir şey olduğuna inanırım. Bunun bereketine de inanırım. Düzen evinizin bereketidir. Sizin bereketinizdir. Neyin ne nerede olduğundan ziyade neye ihtiyacınız olup olmadığını bilirsiniz. Bir çift siyah çoraba daha ihtiyacınız var mı, bir kahve kupasına daha evde yer var mı bilirsiniz. Karabiber bitmişti diye sürekli gidip karabiber aldığınızı mutfak dolaplarınızı toplarken fark edersiniz. Bir insanın bir hayatta kaç tane tepsiye ihtiyacı var mesela onu düşünürsünüz. Evinizi, çekmecelerinizi, mutfak-banyo dolaplarınızı düzenlemek insana iyi gelir. Evet o gün topallayarak yatağa gidersiniz ama yorgunluk da berekete dahildir.
Fakat böyle tuzaklara lütfen düşmeyin. Sırf Marie Kondo için de konuşmuyorum. Yok sen değerlisin, senden kıymetlisi yok, sen en iyisisin gazlarına gelmeyin, evet değerli ve kıymetlisiniz elbette ama size o lafları eden adamın / kadının etrafına bir bakın, ondan sonra kime inanacağınıza karar verin. Kitabı eline al, sonra onu bırak kazağını eline al, sonra koş tencereni tut ve tüm bunlar sana eğer zevk vermiyorsa, neşe vermiyorsa at gitsin diyenleri dinlemeyin. Çünkü bu çok anlık bir soru, o sırada aç, üzgün, bir şeylere sinirli olabilirsiniz. Biraz vakit verin. Atıp da yerine koyamayacağınız şeylerinizi atmayın. Saklayın. Mesela bir süre gözünüzün önünden kaldırın. Neyi nasıl düzeltebileceğinize, nasıl yeniden değerlendirebileceğinize bakın. Etrafınızı sakinken düzenleyin. Hediye edin, bağışlayın.
Ve mesela bence en kritik soru da şu ve hiç sorulmayandır:
En en en sevdiğiniz şeyi mesela verebiliyor musunuz? Bir de ona bakın. O çantadan, ceketten, vazonuzdan, atkınızdan, berenizden, işinizden, önceliklerinizden, o adamdan, o kadından vazgeçebiliyor musunuz? Buna da bakın. Her şeyden vazgeçilebilir olduğunu (sizden bile) kabullenebiliyor musunuz? Bir buna bakın. Her şeyin geçici olduğunu, bu hayatın da geçici olduğunu, ünvanların yalan olduğunu kabulleniyor muyuz, bir bunu düşünelim. Evi düzelttik diyelim, asıl aklımızdaki gereksiz şeyleri atabiliyor muyuz bir ona bakalım. Biz gur
u değiliz. Sahte guru hiç değiliz. Marie Kondo gibi muhtemelen evimizde üç kişi de çalışmıyor. İki asistanlı, üç katlı bir evimiz de yok muhtemelen. Bir size başka bir hayat satmaya çalışana bakın, bir de kendi basit tatlı hayatınıza. Kanmayın. Ne Marie’lere ne Kondo’lara. Böyle iyisiniz. Bayağı iyisiniz.
tamam unutalım marie kondo’yu. şuraya bir hafif şeyler listesi bırakayım.
hafif şeyler listesi
yavaş sabahlar
sabahın köründe sokaktan geçen kızın bağıra bağıra şarkı söylemesi (aynı şarkıyı bütün gün söyleyecek)
alışveriş merkezlerinin o berbat müziklerinde dans eden çocuklar
her müzikte dans edebilen çocuklar
hiç bilmediğin yerler
yeğeninin bebeklik videoları
çektiğini hatırlamadığın fotoğraflar
senden habersiz çekilmiş fotoğraflar
bir daha hiç görüşmediğin insanlarla çekilmiş fotoğraflar
eskiden -çok eskiden- uzun uzun yazılmış e-mailler
o e-maillerde büyük dert gibi anlattığın şeylerden zerre eser kalmamış olması
yıllar evvel tanıştığın o arjantinli kızın gönderdiği kartpostallar (üçüncü çocuğunu doğurmuş mudur acaba, mutlu mudur acaba, dün akşam ne yedi, ne seyretti acaba)
seinfeld’e her defasında gülmek, ricky gervais’e daha çok gülmek
vazgeçtiğin saksı çiçeğini bir sabah canlanmış görmek (tam o dibinden çıkan ufak yaprak, senin cesaretine hayranım, haberin yok)
yumuşak bir yastık (hatta 3 yastık), temiz çarşaflar, uyurken storytel’i 45 dakikaya ayarlamak ve duyduğun ilk 5 cümle gerisi rüya
kardeşinin gece gördüğü rüyayı anlatan insana dayanamamasının komikliği
okaliptüs dalları
mandarince konuşan birisini hiç anlamamak
hiç anlamadığın bir dilin hafifliği
pilot precise v7 kalemler
yayoi kusama’nın instagram filtresi, ekrana dokundukça patlayan boyalar
kedilere konulan isimler
xo, elif.
Sahte gurulara kanmak sanirim yasadigimiz donemdeki doyumsuugumuza ve mutsuzlugumuza bizden baska birinin care olacagina inanmamiz.